Hürriyet’ten Beyazıt Şenbük’ün haberini göre,
Avrupa Şampiyonu olarak Türkiye’yi sevince boğan Filenin Sultanları’nın başarısı bundan yarım asır önce de yaşanmıştı. 1974 yılında Bolu Kız İlköğretmen Okulu’nun öğrencileri, Okullar Voleybol Dünya Şampiyonası finalinde İsrail’i yenerek tarihe adını yazdırdı. Kaptan Necla Bozan, 49 yıl arayla zafer getiren iki final maçının birbirine çok benzediğini anlattı: “Sette bir anda geriye düşmüştük, neredeyse kaybediyorduk. 3-2 kazandık.”
Bolu Kız İlköğretmen Okulu, 1952 yılında açıldı ve 1982 yılında kapatıldı. Ancak okulun açık kaldığı 30 yıl boyunca sportif alanda elde ettiği başarılar tarihten silinmedi. 1969 yılından itibaren 5 yıl üst üste Türkiye Şampiyonu olan BKİÖO Kız Voleybol Takımı, 73-74 sezonunda finalde geriye düştüğü maçta, İsrail’i 3-2 yenerek Türkiye’ye voleyboldaki ilk dünya şampiyonluğunu kazandırdı. Bu başarının ardından takımın oyuncuları öğretmenlik görevine başladı.
YILLAR GEÇTİ AMA O GURURUN İZİ GEÇMEDİ
İçlerinden profesyonel spor kariyerine devam eden olmadı. Bugün 66 yaşında olan ve “Yıllar geçti ama o gururun izi silinmedi’ diyen takım kaptanı smaçör Necla Bozan o günleri şöyle anlattı:
“Yatılı öğrenci olduğumuz için hep bir aradaydık. Üst üste Türkiye şampiyonlukları kazanmaya başladık. 1973 yılında henüz yıldız takımdayken, genç takımla birlikte Hollanda’da düzenlenen Dünya Şampiyonası’na katılan iki sporcudan biri bendim, diğeri Türkan’dı. O sene ablalarımız Dünya Şampiyonası’nda 9’uncu olmuştu. Biz de o takım içinde tecrübe kazanmıştık. Bir sonraki yıla çok iyi hazırlandık. 1974 yılında, Liselerarası Dünya Şampiyonası’nın adresi İzmir’di. Maçlarımızı seyircimiz önünde oynayacaktık. Ancak işler umduğumuz gibi gitmedi, biz sahaya çıkmadan önce ‘Türkiye Türkiye’ diye inleyen tribünler bizi görünce suskunlaştı hatta “Bizi bunlar mı temsil edecek?” diye homurtular duyulmaya başlandı.
DİZLİĞİMİZ BİLE YOKTU
Çünkü rakip takımlar bize göre daha uzun ve fiziksel olarak daha gelişmiş kızlardan oluşuyordu, bir de malzeme eksiğimiz vardı. Dizliklerimiz bile yoktu. Ama maçlar ilerledikçe ve biz rakip takımlara üstünlük kurdukça tribünler de heyecanlandı ve İzmir Atatürk Spor Salonu’nu dolduran seyirciler bizi desteklemeye başladı.”
SMAÇ SERVİSLE ZAFERE
Necla Bozan şampiyonluğa götüren anları şöyle anlattı: “Kendi grubumuzda son maçta Avusturya’yı 3-1 yenip grup birincisi olduk ve finale çıkmaya hak kazandık. Diğer grupta ise birincilik maçı Çin ve İsrail arasındaydı. Çin, o dönem siyasi nedenlerle İsrail’le maç yapmama kararı aldı. Bu nedenle finaldeki rakibimiz İsrail oldu. Final maçımız Filenin Sultanları’nın Sırbistan’la oynadığı maçla çok benzerdi. Biz de önde götürdüğümüz bir sette bir anda geriye düşmüştük. Sonradan toparlayarak, 3-2 kazandık. O dönem smaç servis yoktu, bilinmezdi. Alttan vurarak servis kullanılırdı. Saip hocamız bana smaç servisin nasıl atılacağını öğretmişti ve ben de üst üste servis sayıları almıştım. Eski gazetelerde altını çizdiğim ‘Kaptan Necla harika oyunuyla son iki seti lehimize çevirdi’ yazan cümleleri okudukça hâlâ duygulanırım.”
AĞLAYARAK İZLEDİM
“Kızlarımızın final maçını izlerken sanki sahada ben varmışım gibi heyecanlıydım. Ağlayarak izledim. Onlar Türk kadınının gücünü göstermek için oynadılar. Geri düştüğümüz anlarda onların gözlerinde kendilerine olan güveni gördüm ve kazanacaklarından emindim. Bir gün şampiyon kadınlarımızla bir araya gelmeyi ben ve eski takım arkadaşlarım çok isteriz.”
BİZİM ELİMİZDEN TUTAN OLMADI
27 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra 2002 yılında emekli olan şampiyon takımın pasörü Türkan Şen ise şöyle konuştu: “Şampiyonluk sonrası hiçbirimiz voleybola devam edemedik. Elimizden tutan olmadı. O dönem bize sahip çıkılsaydı belki biz de çok güzel başarılara imza atmaya devam edebilirdik. Bu nedenle biraz buruğuz. Bize, Gazi Üniversitesi’nde beden eğitimi öğretmenliğine gidebileceğimiz söylendi.
SPORCU OLAMADIK ÖĞRETMEN OLDUK
Bazılarımız dönemin şartları gereği şehir dışında spor fakültesi okuyamasak da sınıf öğretmeni olduk. Birkaç arkadaş köy okullarında görev yaparken hizmetiçi eğitimle beden eğitimi öğretmenliği yapmaya başladık ve biz de kendi öğretmenlerimiz gibi sporcular yetiştirdik. Farklı branşlarda milli takımlarda yer alan öğrencilerimiz bile oldu. Bize şampiyon olunca hediye olarak bir gümüş tabak, radyo, roman, saç maşası vermişlerdi. Hâlâ durur bende. Sultanlarımızın her maçını izlerim. Final maçını Altınoluk’ta kalabalık bir yerde izledim. Aldığımız her sayıda hop oturup hop kalkıyordum. İnsanlar heyecanıma şaşırdı. Ben de, ‘Biz de dünya şampiyonu olmuştuk’ deyip eski fotoğrafları gösterince daha çok şaşırdılar.”
patronlardunyasi.com